Kıbrıs’ta, “Tularemi hastalığı”, avcılık ile artma eğiliminde
GAÜ Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Seyer Çağatan av hayvanı olarak nitelenen canlılardan bulaşma faktörü yüksek olan “Tularemi” ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu.
Avcılığın “bir spor” olarak algılandığı Kıbrıs’ta; geçtiğimiz av sezonunda küçük çocukların ellerine, avlanarak öldürülmüş hayvanlarının verilmesi, özellikle sosyal medyada büyük yankı uyandırmıştı. Doğa ortamındaki hayvanlardaki bulaşıcı hastalıklar konusunda yeterli bilgisi bulunmayan avcıların, çocuklara yönelik bu tür davranışlarda bulunması, yine çocuk gelişimi uzmanlarına göre de; çocuk psikolojisinin sağlıklı gelişimi konusunda, yapılmış bir hata olarak nitelendirilmişti.
Öte yandan, halk sağlığı uzmanları da, konu ile ilgili olarak; bilinçli veya bilinçsiz olarak gerçekleştirilen bu eylemlerin, sağlık açısından yüksek riskler taşıdığına dair uyarılarda bulunmuştu.
Girne Amerikan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Seyer Çağatan; avcılığın bir spor olarak algılandığı ve avcı popülasyonunun yüksek olduğu Kıbrıs Adası’nda ve özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, av hayvanı olarak nitelenen canlılardan bulaşma faktörü yüksek olan“Tularemi” ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu.
“Avlanmadan uzak durmak ve av hayvanı eti tüketmemek, en ideal korunmadır.”
Kıbrıs’ta son yıllarda görülme olasılığı artan bulaşıcı hastalıklar arasında bulunan ‘Tularemi’ konusunda bilgisine başvurulan Yrd. Doç. Dr. Ayşe Seyer Çağatan; “Bu enfeksiyondan başlıca korunma yöntemleri arasında en temel yaklaşımımız; kendisini ‘avcı’ olarak nitelendiren bu kişilerin, konu hakkında eğitilip bilgilendirilmesinin gerektiğidir. Hatta avlanmadan uzak durulması ve av hayvanlarının etlerinin tüketilmemesi en ideal korunma şekli olacaktır” şeklinde konuştu.
Tularemi hastalığının; hayvanlardan bulaşabilen bir enfeksiyon olduğunu vurgulayan Yrd. Doç.Dr Çağatan “Glandüler ateş, tavşan ateşi, kene ateşi veya geyik sineği ateşi olarak da bilinen bu enfeksiyonun etkeni; ‘Francisella tularensis’ adlı bakteridir. Enfeksiyon kuşlarda, kan emen eklem bacaklılarda ve insanların da dahil olduğu 200’den fazla memeli türünde gözlenebilmektedir. Bu enfeksiyonun; Ada’mızda görülmesi ise, bir tesadüf değildir; çünkü iklim koşulları, bu bakterinin yaşaması için uygundur. Ayrıca, avcılar avlanma dönemlerinde enfeksiyonun sıklıkla gözlendiği hayvanlar olan; yaban tavşanı veya ada tavşanı avladıklarından ve bu dönem içerisinde de, sıklıkla kemirgenlerin yaşadığı alanlarda bulunduklarından, özellikle avcılar, aileleri ve evcil hayvanları bu enfeksiyon açısından yüksek risk altındadırlar. Genellikle avcıların, bu enfeksiyon hakkında yeterli derecede bilgiye sahip olmamaları ve korunma yöntemlerini bilmemeleri, enfeksiyon riskini daha çok arttırmaktadır.” dedi.
“Yüksek düzeyde bulaşıcı ”
Oldukça yüksek düzeyde bulaşıcı olan bu bakterinin; deri, gözler, ağız ve akciğerler aracılığı ile insan vücuduna girebildiğini ifade eden GAÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Seyer Çağatan; Belirtilerin, genellikle bakteriye temas, yani hasta hayvanlarla temastan 3-5 gün sonra ortaya çıkabildiği gibi, bu sürenin 14 güne kadar uzayabildiğini de anlattı. Ani ateş, döküntü, baş ağrısı, diyare, kas ağrıları, eklem ağrıları, kuru öksürük, ileri derecede halsizlik ve zatürre gözlenebildiğini de kaydeden Çağatan, “İnsanlar, özellikle de avcılar, tularemi enfeksiyonuna, kene ısırığı ile dişisinin geyik, sığır ve insanların kanını emen bir tür at sineğinin sokması, veya tularemi ile enfekte olmuş hayvanlar ile deri teması sonucu, hastalığın bulaşmış olduğu suların içilmesi veya ortamın solunması yolu ile yakalanabilirler. Hastalığın ilk aşamasında gözlenen belirtiler, diğer enfeksiyon hastalıkları belirtileri ile aynı olduğundan, tularemi enfeksiyonu anlaşılamayabilir veya yanlış teşhis edilebilir.” değerlendirmesinde bulundu.