Çocukların dünyasında deprem çok daha farklı algılanıyor
Şiddetli deprem sonrası zor günler geçiren İzmir için yaralar sarılmaya devam ediyor. Depremin, fiziksel etkileri kadar psikolojik etkilerinin de ağır olduğuna dikkat çeken Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Berrin Özyurt, özellikle depremzedelerin bu dönemde duygusal olarak yeniden sağlıklı bir duruma gelebilmesi için kendilerine zaman tanımaları gerektiğini söyledi.
Depremin çocuklar üzerindeki etkilerine de değinen Berrin Özyurt, “Çocuklar depremin kendisinin daha önce yaptığı bir ‘kabahat’ yüzünden olduğunu düşünüp suçluluk duygusu yaşayabilirler. Sebebi bulunamayan mide bulantıları, karın ağrıları, baş dönmeleri, uyku bozuklukları, neşesizlik, durgunluk 1-2 ay sonra bile çıkabilir” uyarısında bulundu.
Korkmak, öfkelenmek, hatta utanç duymak çok normal
Deprem gibi doğal afetler, terör, ciddi ve ani hastalıklar, savaş ve trafik kazası gibi travmalar insanın fiziksel ve ruhsal sağlığını önemli düzeyde etkileyen olaylar arasında yer alıyor. Bireyin gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidini yaşaması ya da başkalarının fiziksel bütünlüğüne yönelik tehdit olaylarına tanıklık etmesi de duygusal sorunlara yol açabiliyor. Böyle durumlarda her insanın çeşitli türden tepkiler gösterdiğini ve bu tepkilerin normal tepkiler olduğunu belirten Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Berrin Özyurt, “Ülkemizde sık sık yaşanan depremler nedeniyle meydana gelen ölümler, yaralanmalar, enkaz altında kalmak ya da bir yakının kalması, her türlü malını kaybetme gibi yaşantılar hem bu durumu yaşayanlar hem de buna tanıklık eden toplumun diğer kesimleri üzerinde duygusal sorunlar oluşturmaktadır. Depremin şiddetine, türüne, önceden hazırlıklı olup olunmamasına, depremin yaşanış biçimine, bireyin kişilik yapısına bağlı olarak değişik tepkiler ortaya çıkar. Şiddetli bir depremden hemen sonra bir şok tepkisi içine girmek olasıdır. Bu durum vücudumuzun şiddetli bir ıstırap verdiği normal bir tepkidir. Şok tepkisi veren kişi, şaşkındır, donakalır, ne yaptığının farkında değildir. Amaçsız hareketler, bulunduğu yerden uzaklaşma ve olayı hatırlamak istememe gibi tepkiler ortaya çıkabilir. Uyuşmuş, yaşamdan kopmuş gibi hissedebilir. Bu şok dönemi bir kaç güne kadar uzayabilir. İlk şok geçtikten sonra herkesin yaşananlara vereceği tepkiler farklılaşır. Korku, suçluluk, öfke karamsarlık, panik, çaresizlik ve utanç gibi derin ve yoğun duygular yaşanır” bilgisini verdi.
Hangi tepkiler ortaya çıkıyor
Bu dönemde travmatik olayın tekrar tekrar hatırlanabileceğini ifade eden Berrin Özyurt, yaşanabilecek olumsuzlukları şöyle anlattı: “Kabuslar görülmeye başlanır, depremzede olayı hatırlatan durumlardan kaçar, uyku bozuklukları ortaya çıkar, uykuya dalmada zorluk çekilir, yerinde duramaz, kolayca korkar, uyarıcılara ani ve aşırı tepki verir, dikkatini odaklamakta güçlük çeker. Dalgınlık, tepkisizlik, donup kalma, bir şey hissetmeme, kim olduğunu, nerede ve hangi zamanda yaşadığını hatırlayamama yani yer ve zaman algısında bozulmalar olabilir. Kayıplarla ilgili suçluluk duygusu çok sık yaşanan tepkilerdendir. Her an tekrar deprem yaşanacakmış gibi hisseder ve ufak bir sarsıntıyla şiddetli deprem korkusu ortaya çıkar. Eve uzun süre girememe, yatak odasında uyuyamama, uzun süre banyoya girememe, uzun süre çadırlarda ya da prefabrik konutlarda kalanlarda eve girmek istememe ve bundan korkma, ölen yakınlarının mezarlarını ziyaret edememe da görülebilir. Bedensel yakınmalar, çarpıntı, nefes darlığı ortaya çıkar. Fiziksel sorunlar yaşanabilir. Yoğun stresten ötürü vücutta baş ağrıları, bulantı, göğüs ağrısı gibi bazı belirtiler ortaya çıkabilir. Aynı olaya herkes aynı tepkiyi göstermez. Belirtilerin yoğunluğu ve şiddeti bireyden bireye değişiklik gösterir. Kimileri 6 ay içinde normal yaşamlarına geri dönerken, kimileri de bu belirtileri daha uzun süre yaşayabilir. Bazen yıllarca süren problemler de yaşanabilir”
6 aydan uzun sürerse profesyonel destek alınmalı
Depremzedelerin yaşanması zor olan bu dönemde duygusal olarak yeniden sağlıklı bir duruma gelebilmesi için kendilerine zaman tanımaları gerektiğinin altını çizen Özyurt, “Duygularında iniş ve çıkışların olmasını doğal olarak kabul etmeleri ve kayıpları için yas tutmaları önemlidir. Başkalarına yardımcı olmak ve yaşamlarını düzene koymak gibi yapıcı faaliyetlerle oyalanmak iyi gelecektir. Aile ve arkadaşlarla iletişime geçmek ve kendilerini dinleyecek birilerini bularak yaşadıklarını anlatmak kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacaktır. Depremden hemen sonra yaşanan bu gerginlik, korku ve diğer belirtiler çok normal olmakla birlikte eğer 6 aya geçen bir süre devam ederse mutlaka bir profesyonelden yardım almak üzere sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır” dedi.
Çocuk kendisini suçlayabilir
Deprem ile başa çıkmanın özellikle çocuklar için daha da zor olabileceğini belirten Dr. Öğretim Üyesi Berrin Özyurt, şu önemli uyarılarda bulundu:
“Çocuklar sadece depremden değil aynı zamanda yaşamlarında olacak değişikliklerden ve belirsizlikten de korkarlar. Böyle bir felaketten sonra çocukların davranışlarında birtakım değişiklikler görülür. Parmak emme, altını ıslatma, kabus görme, yalnız yatamama, büyüklerin yanından ayrılmama, tutunma isteği, sık sık sarılmak, sık görülen davranışlardır. Diğer tarafta okul başarısı etkilenebilir, öfke nöbetleri, içe kapanmalara sıkça rastlanır. Çocuklar depremin kendisinin daha önce yaptığı bir kabahat yüzünden olduğunu düşünüp suçluluk duygusu yaşayabilirler. Sebebi bulunamayan mide bulantıları, karın ağrıları, baş dönmeleri, uyku bozuklukları, neşesizlik, durgunluk 1-2 ay sonra bile çıkabilir”
Çocuklara deprem nasıl anlatılmalı
“Çocuklara yaşanan olaylar hakkında bilgi vermek, destek olmak, başkalarına yardımcı olmalarını teşvik etmek kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacaktır. Çocukları sade ve basit bir dille doğru olarak bilgilendirmek önemlidir. Bilgilendirme durumu olduğundan hafif ya da abartarak değil, basitçe ve anlayacağı şekilde yapılmalıdır. Depremin çocuğun yaptığı bir kabahat ile ilgili olmadığı ve bu durumun bir ceza olmadığı çocuğa çok iyi anlatılmalıdır. Güven verici, sevgi ifadeleri içeren sözcüklerle konuşmak kendisini güvenden hissetmesine yardım edecektir. Bu ifadelerin sık sık tekrarlanması kendisini daha iyi hissetmesini sağlar. Kucaklamak, sarılmak, dokunmak gibi fiziksel temaslar da çocuğun duygusal olarak rahatlamasına yardımcı olur. Gün içinde meşgul edecek, bedenen yoracak oyunlar oynatmak, yatmadan evvel masal okumak uykuya dalmasını kolaylaştırabilir. Her şeyin yeniden düzene gireceği konusunda güvence vermek çocukları rahatlatacaktır”