Diz kireçlenmesinde PRP ile kök hücre tedavisi karşılaştırması
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Bahadır, son dönemde özellikle diz kireçlenmsi tedavisinde adlarının sıkça telaffuz edilmeye başlandığı PRP ve kök hücre tedavisini karşılaştırdı. Bahadır, hastalarda tedavi seçimi konusunda bu iki yöntem açısından kafa karışıklığı oluştuğunu belirtti.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Bahadır, özellikle diz kireçlenmsi tedavisinde kullanılan PRP ve kök hücre tedavisini karşılaştırdı. Bahadır, hastalarda tedavi seçimi konusunda bu iki yöntem açısından kafa karışıklığı oluştuğunu belirterek, “PRP İngilizce “Platelet Rich Plasma” ifadesinin baş harflerinden türetilmiş olup, trombositten zengin plazma anlamına gelmektedir. PRP tedavisi özellikle son 8-10 yıldır giderek artan bir şekilde çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmaya başlanmış görece yeni bir yöntemdir. Bu yöntemde ilaç hastanın kendi kanından hazırlanmaktadır.
Kök hücre yöntemi ise çıkışı PRP ile aynı zamanlara gelse de son birkaç yıldır daha popüler olmaya başlamıştır. Burada daha çok yağ dokusundan daha azda kemik iliğinden ve diğer bazı dokularda alınan kök hücreler tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Kök hücre yöntemi de aşağı yukarı PRP ile aynı hastalıklarda kullanılmaktadır” dedi.
“PRP ve kök hücre tedavisi bir tür semptom baskılama tedavisi olmayıp direk olarak hastalığı tedavi etmeye yönelik tedavilerdir”
Her iki yönteminde temel etkilerinin benzer olduğunu ve doğal bir ilaç gibi etki gösterdiklerinden bahseden Bahadır, “PRP tedavisinde trombositlerin sahip olduğu büyüme faktörü ve bazı doğal koruyucu-tedavi edici maddeler etkili olmaktadır. Bu maddeler kondrosit denilen kıkırdak hücre sayılarını artırmakta, kök hücreleri o bölgeye çekmektedir. Buda aşınmış kıkırdakaların ve diğer dokuların tamirini sağlamaktadır. Kök hücre tedavisinde ise farklı hücrelere dönüşme ve çoğalma yeteneği olan kök hücrelerin hasarlı kıkırdak doku üzerinde yer edinerek yeni kıkırdak hücrelerine dönüştüğü ön görülmektedir. Kök hücrelerin ayrıca bazı maddeler salgılayarak kıkırdak yıkımını azalttığı da düşünülmektedir” diye konuştu.
İki yöntem arasındaki farklar
Her iki tedavinin de yavaş ortaya çıkan ama göreceli uzun süreli bir tedavi sağlayabildiğini belirten Bahadır, “Her iki yöntemin özellikle diz kireçlenmesinde etkileri arasında belirgin bir fark yoktur. Peki iki yöntem arasında ne gibi farklılıklar var ve tedavide hangisini seçmeliyiz? PRP tedavisi kök hücre tedavisine göre önemli bir farkı hücrelerin hazırlanması aşamasındadır. PRP yöntemnde nerdeyse standardı sabit bir hazırlama yöntemi vardır. Toplamda 20 dakikalık bir işlem süresi ve aşağı yukarı kullanılan hazırlama kitlerine göre ufak değişiklilerle standart bir yöntemi vardır. PRP hazırlanmasında herhangi yabancı bir madde kullanılmamaktadır. Kök hücre de durum böyle değildir. Yağ dokusu yada kemik iliğinden alınması için hastadan sedasyon yada anestezi altında küçük bir müdahale ile doku alınır. Bir çok işlemden geçer ve hücre ayrıştırma için farklı kimyasallar ile müdahale edilir. Gerçekte kök hücreleri saf olarak elde etmek ve hatta enjekte edilecek hücre sayısını bile belirlemek mümkündür. Bununla beraber bu işlem bir kaç haftayı bulabilmektedir. Ama pratikde bunun yerine birkaç saatlik işlemle kök hücreler hazırlanmaktadır. Buda kök hücre saflığını etkilemektedir. Yabancı bir dokunu kök hücrelerinin eklem içine verilmesinin uzun dönemde potansiyel yan etkileri konusunda yeterli veri henüz yoktur. PRP bu anlamda daha doğal bir tedavidir. İnsan çalışmaları olarak PRP biraz daha ön plandadır. PRP fiyat alamında da kök hücreye göre çok daha ucuz bir yöntemdir. PRP tedavisinin belkide tek dezavantajı genelde birer arayla 3 kez uygulanmasıdır. Ama bu, avantajları düşünüldüğünde kabul edilebilir bir dezavantajdır” ifadelerini kullandı.
Bahadır son olarak şunları kaydetti: “Sonuç olarak PRP yöntemi, hakkında daha çok veri olması, hazırlama yönteminin hemen hemen standartlaşmış olması, başka kimyasal kullanılmaması, daha ekonomik olması ve en az kök hücre kadar etkili olması nedeniyle şimdilik daha ön planda düşünülmesi gereken tedavi gibi durmaktadır.”