‘Kalp damar hastalıklarında erken tanı hayati önem taşıyor’
Kalp damar hastalıklarının modern çağda en sık görülen ölüm nedenleri arasında olduğunu belirten Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Emrah İpek, bu hastalıkta özellikle erken tanının hayati önem taşıdığını ifade etti.
İstanbul Cerrahi Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Emrah İpek, Kalp damar hastalıkları ile ilgili açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. İpek, bu tarz hastalıkların modern çağda en sık görülen ölüm nedenleri arasında olduğunu söyleyerek, bu hastalıkta önleyici, koruyucu tedbirlerin alınması, risk altındaki bireylerin belirlenmesi ve özellikle erken tanının hayati önem taşıdığını vurguladı.
Kalp damar hastalıklarının neler olduğunu anlatmadan önce kısaca dolaşım sistemine bakmak gerektiğine vurgu yapan İpek, “Dolaşım sistemi başta kalp olmak üzere atar ve toplardamarların oluşturduğu kan ile dolu kapalı devre pompa ve borucuklar sistemidir. Bu sistemde damarların ve kalbin iç yüzeyi kaygan pürüzsüz bir endotel tabakası ile kaplıdır. Bu, kanın pıhtılaşmadan rahat bir şekilde dokulara ulaşmasını sağlar. Vücudumuzun besin ve oksijen ihtiyacı bu sistem ile karşılanır. Bu sistemdeki bir aksaklık beslenen hedef organın düzgün çalışmasını engeller. Kalp bu sistemin merkezinde bulunur, vücuttan topladığı kirli kanı ana akciğer atardamarı vasıtasıyla akciğere gönderir ve akciğerde temizlenen yani oksijenlenen kan akciğer toplardamarları ile kalbe geri döner. Sonrasında ana atardamar yani aort damarı yolu ile başta beyin olmak üzere tüm organlara temiz kan pompalanır. Kalbin kendisini de besleyen damarları vardır; bunlara koroner atardamar adı verilir” dedi.
“Damar hastalıkları denince çoğu zaman yukarıda bahsettiğimiz damar iç yüzeyindeki pürüzsüz yüzey, endotel, bozulup damar içine doğru darlık ya da pıhtı oluşturması ve kan akışını bozması anlaşılır” diyen İpek, “Koroner damar hastalığı, kalp yetersizliği, yüksek tansiyon, periferik atardamar hastalığı (Bacağı besleyen atardamarların tıkanması buna örnek gösterilebilir.), kalp kapak hastalıkları, ritim bozuklukları, aort damarı genişlemesi (anevrizmalar) başlıca kalp damar sistemi hastalıklarıdır” ifadelerini kullandı.
“Hareketsiz ve stresli bir yaşam hastalığı hızlandırır”
Özellikle atardamar duvarında kolesterol ve bağ doku elemanlarından zengin plak oluşumu ve buna bağlı olarak atardamar tıkanmasının bu hastalığın oluşmasında başlıca faktör olduğunu belirten Doç. Dr. İpek, “Bu durum yaşlandıkça yavaş yavaş süregelen bir durumken, bazı şeyler bu süreci hızlandırır. Bunların başında hareketsiz ve stresli bir yaşam büyük rol oynamaktadır. Sigara içimi, kilolu ya da obez olma, kolesterol yüksekliği, tansiyon düzensizlikleri, hareketsizlik, ruhsal stres gibi tetikleyici nedenler düzeltilebilir nedenler arasındadır. Bunlar kalp damar hastalıklarının oluşumunu geciktirip olumsuz etkilerini azaltmak için hedeflerdir. Bir de değiştirilemeyen risk faktörleri vardır. İlerleyen yaş, erkek cinsiyet, ailede kalp hastalığı öyküsü yani genetik nedenler ve tip 1 diyabet gibi durumlar bizim elimizde olmayan ve değiştirilemeyen nedenler arasındadır” şeklinde konuştu.
“40 yaş üzeri herkes mutlaka kardiyoloji muayenesi olmalı”
Göğüste baskı, sıkışma, yanma gibi özellikle fiziksel aktivite esnasında ortaya çıkan şikâyetlerin mutlaka dikkatle ele alınması gerektiğine vurgu yapan İpek, “Bu ağrı ya da olumsuz his ‘angina’ olarak nitelendirilir. Kollara, sırta, çeneye yayılım göstermesi bizim için birer ipucudur. Nefes darlığı, öksürük, çarpıntı, baygınlık, halsizlik, yorgunluk, özellikle bacaklarda olan şişlik-ödem, depresif ruh hali gibi durumlar altta yatan kalp hastalığının habercisi olabilir. Bu şikâyetlerden herhangi biri varsa vakit kaybetmeden bir kardiyoloji uzmanına başvurmanız hayat kurtarıcı olabilir. 40 yaş üstünde iseniz ya da ailenizde bilinen bir kalp hastalığı yatkınlığı var ise yılda bir kez kardiyoloji muayenesi olmanız önemlidir” dedi.
“İlkel çağlarda yaşayan insanlar daha sağlıklıydı”
Günümüzde özellikle iş hayatında karşılaştığımız rekabet ortamının sebep olduğu birçok ruhsal ve fiziksel sorunla baş etmeye çalışsak da çoğu zaman hareketsiz kaldığımızın, ilkel çağlarda insanların doğal koşullar gereği devamlı hareket halinde olmalarından dolayı bizlere göre daha sağlıklı olduklarının altını çizen İpek, “O zamanlarda hazır besinler yoktu. Günümüzün modern insanı çok sayıda stres faktörü ile uğraşırken, çoğu zaman hareketsiz, ulaşımını kendi aracı ya da toplu taşıma ile yapar, şeker-karbonhidrat ve yağdan zengin yemeklere ulaşması ve yemesi çok kolaydır. Sigara, puro, nargile ve alkol gibi alışkanlıklara sıklıkla başvurma ihtiyacı duyar. Genetik yapımız üç aşağı beş yukarı aynı kalmışken yaşam tarzımız ilkel insana nazaran çok değişmiştir. Bu durum kalp damar hastalıklarının sıklığının artışındaki en önemli belki de gözden kaçırdığımız bir nedendir” açıklamalarında bulundu.